- Reklamlar -
Home Listeler Birbirinden Güzel ve İzlenmesi Gereken Ağlatan Filmler

Birbirinden Güzel ve İzlenmesi Gereken Ağlatan Filmler

Tarz olarak kızların kendine daha yakın bulduğu arama motorlarına “ağlatan filmler” yazmasına gerek kalmaması için yazdığım naçizane kendi hazırladığım ve yorumladığım listem, sıralamanın kesinlikle iyi ve kötülükle alakası yok, aklıma gelme sırasına göre yazdım, genel anlamda hafızam kuvvetli olmamakla birlikte bunlar benim bile aklımda kaldıysa listeye bir göz atın derim, mutlaka izlemedikleriniz vardır ;)

Editör notu: Listeye başlamadan önce uyarmak isterim ki; bu listenin dili haddinden fazla kadınların dünyasını yansıtan bir dil ile yazılmıştır. Dostum, erkek isen başka bir listeye (buradan) davet ediyorum seni! Yoksa kendini kadınlar tuvaletine (Mecazi) düşmüş gibi hissedebilirsin. :) Belirli aralıklarla göreceğin “Ayyy inanmıyorum”, “Erkekler hep böyle zaten hak ediyorlar!” gibi cümlelere maruz kalabilirsin.

Ağlatan Filmler

30 Aashiqui2 (Aşk 2)

Filmin adı “Aashiqui 2” olmasına rağmen filmin 1.si yok. İlk izlediğimde nasıl araştırmıştım “1.si var mı acaba?” diye merak eden olacaktır şimdiden söyleyeyim ki “Bu bir devam filmi değildir. Aynı konu ele alınıp yeni bir bakış açışıyla yeniden çekilmiştir.” :) Filme genel anlamda bakıldığında belki bir erkek izlediğinde ağlamaz, süre olarak diğer Hint filmleri gibi uzun fakat beklendiğine değecek bir sonla bitiyor. Başlangıçta tatlı bir aşk anlatılırken, sonradan bir kadının sevdiğinde neler yapabileceğini, erkeklerin bazı durumlarda nasıl değişebileceklerini, “aşk tüm engelleri aşar mı?” sorusunun cevabını veren türden bir film haline gelmektedir. Filmin ilk kısımlarında ütopik bir aşk hikayesi gibi görünen fakat sonradan hayatın tüm gerçeklerini salt bir şekilde yüzüne vuran cinstendir. Ne ağlamıştım ya! Belki de ağlamaya ihtiyacım vardı bu da bahanem oldu bilmiyorum ama bir çoğumuzun böyle zamanları olmuyor mu zaten?

İşte tam öyle zamanlarda izlenecek, özellikle eski sevgilisi ya da şu an hayatında serseri bir erkek olan ve onu düzeltmeye çalışan bir kadın konumundaysanız “izlemeden ölmeyin” derim ben…

29 The Fault In Our Stars (Aynı Yıldızın Altında)

Sitenin sahibi olan twidinebandim’ın önerisi üzerine; “Merve bak bu tam senlik!” diye yolladığı ve benimde izlediğim bir film. Kimisi kitabından daha kötü olduğunu düşünüp filmi kötü bulurken, kitabını okumamış biri olarak ciğerleri komple götüren bir film. Bazı sahnelerini hatırladıkça içim hala cızz! ediyor, izleyin işte be neyini anlatayım zaten şu saate kadar izlemediysen git köşede kafana falan sık yani o derece müzelik film! (Tamam sakinim) Yıl olmuş 2015 nasıl Eternal Sunshine of The Spotless Mind benim en sevdiklerimden ise bu da öyle kalacak nokta net yani. Bu film sevgiliyle falan izlenmez yalnız izleyeceksin yalnız başına ağlayacaksın.

Ayrıca Shailene Woodley’e duyduğum sempati bu filmle birlikte iyice arttı. Film sayesinde bir iki ülke görme şansına da sahipsin. Hastalık filmi ama bildiğin trajediyi komediye çevirmeye çalışırken oluşan trajediden uzaklaşamayan müthiş bir film.

28 What if (Ya Aşksa)

Normalde tarzım olmayan bir film olmasına rağmen canım çok sıkkınken açıp izlemeye başladığım ve ilk sahnelerinde Wallace karakterinin yalnızlığını yüzüne çarpan, düğünlere gittiğimde nasıl hissettiğimi sağlayan ve aslen komedi-romantik dalında olan filmin yer yer yine Wallace karakterinin yaşadığı zorlukları mizahi bir dille anlatan, fakat bir yandan karakterin yerine kendini koyacak olursan konu olarak “Arkadaştan Öte” ye benziyor ama konunun işlenişi açısından şahsi görüşüm daha iyi, çünkü olayın duygusal boyutu daha çok ağırlıklı ve ben genelde aşk filmlerinde daha realist olanları sever ve duygulanırım, sonlara duygu doruklarına ulaştıran, asla ve asla insanı sıkmayan, eğer kız iseniz yakın arkadaşınız erkek veya siz erkek iseniz kızsa ve ondan hoşlanıyorsanız mesaj niteliğinde bir film olacaktır.

Birlikte izlediğinde, konuyla uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan insanların bile izledikten sonra şekerimsi bir tat bırakacaktır. Çok sürükleyici, mükemmel repliklerle dolu olan, “Yanlış zaman doğru insan mı, yanlış insan doğru zaman mı?” sorularına cevap verici nitelikte, izledikten sonra yorumlarsanız sevinirim :)

27 Rust And Bone (Pas ve Kemik)

Filmi yaklaşık olarak 2 sene önce izlememe rağmen hala çoğu sahnesi aklımda. Benim filmde dikkat ettiğim özelliklerden birisi de repliklerin güzel olmasıdır. Son sahnede nokta vuruşluk bir replik var. Bazıları filmi sıkıcı bulmuştu okuduğum yorumlarda ancak ben yorumlara aldırmadım izledim. Durgun ilerleyen bir film fakat kesinlikle sıkıcı değil, özellikle kızların erkeklere hareket methiyeleri düzmesi için süper bir bahane olan film. Erkek karakteri erkeklerin çoğunun kendini göreceği türden “odun” diye nitelendirilen ama sorunlu olan bu karakterimizin neden böyle olduğunu ve kadın karakterimizle ilişki, fedakarlık boyutunu, hayatın tüm çıplak gerçeğiyle yansıtıyor. Ağlatan filmler arasında yer almıyor belki ama insanın içini ezim ezim ezer. Senaristi de çok orijinalmiş ki farklı bir konusu var diğer aşk filmlerine nazaran, ben izlediğimde kendime kızmıştım neden bu kadar zaman izlememişim diye, siz de çok geç kalmış olabilirsiniz.

26 Three Colours: Blue (3 Renk Mavi)

İsminden de görüldüğü üzere “Blue” kelimesi geçiyorsa zaten filmde üzüntü teması vardır. Krzysztof Kieślowski‘nin üçlemesinin bence en ama en güzel olan Fransız yapımı, durgunluğuyla meşhur film. Soğuk kış günlerinde dışarı çıkınca havaya bakıp içinizin karardığı, kasvet hissinin her zerresini size hissettirebilecek mükemmel oyunculuk sergilemiş olan, bakışlarından duruşuna kadar her anında mutsuzluğun, monotonluğun, yorulmuşluğun işlendiği, bir çok sahnesinde ismine nazaran mavi renginin kullanıldığı, yine güzel replikleri olan :) sürekli repliklere dikkat çekiyorum farkındayım ancak böyle filmleri öldürücü yapan diyaloglar oluyor. Kendinizi karakterin yerine koyabileceğiniz, eğer hareketli sahneler beklentisi içinde değilseniz yorganın altına girip izlenmelik filmlerden, duygusal yoğunluğunuza göre insanın düzgün olan psikolojisini bozabilir, aman dikkat! :)

25 Like Crazy (Çılgınlar Gibi)

Uzakta sevdiceği olan ve kavuşamayanlar için ağlamaya birebir bahanesi olan bir filmimiz, kavuştukları zamanlarda birbirleriyle vakit geçirme şekilleri, çaresiz kaldıkları anlar da sessizlikleri, sevgilisiyle kavuşmayı beklerken ağlayışı, çift olarak tüm filmlerden en çok birbirine uyum olan oyuncudur iki karakterde, mükemmel soundtrack’lere sahip filmin içine kendini hapsediyor. Filmin çekim açısından ışığına kadar her şey özenli bir şekilde çekilmiş. Sonu beklendiği şekilde bitmiyor. Umutsuz bir aşk hikayesi çıkmazı üçgeni, hatta dörtgenine dönüşüyor sonuyla ilgili “eee bu ne şimdi? Ne demek istedi?” deyip anlamaz iseniz eğer bana gelin ben size anlatırım :)

Bu filmi belki 5. kere izlemiş bir insan olarak benim için nedensizce özel yere sahiptir kendisi. Hatta şu an anlatırken hatırladıkça tekrar izleme isteğim uyandı yazım bittikten sonra izleyeyim bari 6. kez :) Filmle ilgili son kez şunu söyleyeyim bari “I love this movie LIKE CRAZY!

24 Dear John (Sevgili John)

Valla şu Amanda Seyfried‘in oynadığı ve kötü olan hiç bir filme rast gelmedim ben. Letters to Juliet‘ten beri beğenir ve severim oyunculuğu da kendi de çok güzel maşallah :) Bu arada lafı geçmişken Letters to Julliet‘te çok güzel bir filmdi fakat bu listede ağlamalıklara yer verdiğimden ötürü kendinden bahsetmediiim :)

Şimdi şöyle oluyo ki afişte gördüğünüz yakışıklı abimiz ve güzel ablamız yazın tanışırlar yakışıklı abimiz hem yakışıklı, hem sportmen, hem cesurdur (adeta tüm kızların hayallerini süsleyen cinsten). Karakterlerimiz birbiriyle yakınlaşır olaylar gelişmeye, her şey güzel gitmeye başlıyor ve rüya gibi günler yaşıyorlarken, çiftimizi mecburi bir ayrılık bekler ve bu ayrılık vesilesiyle mektuplaşmaya başlarlar. Film ismini buradan almaktadır. “Aaaahh!” diye iç geçirdiğimiz sahnelerden burnumuzu çekmeye başladığımız sahnelere geçiş yaşarız devamını da siz izleyin görün hepsini ben mi anlatacağım aaa! :)

Not: Filmi izledikten sonra Amanda ablamızın sesini de dinleyin gerçek sesi mükemmel, soft, pürüzsüz filmin soundtrack’i olan Little House kendisine aittir oynadığın filmin müziğini yapmakta ne güzel olsa gerek :) Haydi hep birlikte dinleyelim:

23 Now is Good (Aşk Şimdi)

Bu filmin de bende yeri çok başkadır. Çünkü ben samimi filmleri çok severim. Filmin son sahnesinde kardeşiyle ve babasıyla olan, babasının kızına düşkünlüğünü kendime benzetmeme neden oldu ve hıçkırıklara boğulmama…

Kanser filmi” diye nitelendirilen grubun içinde fakat bu filmde asıl vurgu o değil, baş rollerin birbirlerine sonradan ne şekilde bağlandığı, filmdeki kızımızın ölümü içselleştirmesiyle ölmeden önce yapılacaklar listesi oluşturmasıyla başlayıp onca yıl hayatının aşkını arayıp bulamazken ölümüne ramak kala bulmasının içindeki dram çok etkileyicidir. Yakın arkadaşı bu listedekileri gerçekleştirmesine yardımcı olur ancak o da hiç ölüm hayatında olmayacakmış gibi yaşayan zibidi bi’ karakteri canlandırırken, ilk günden sonra 2 yakın arkadaşın hayatının değişmesine yol açar. İzlendikten sonra “Niye izledim ki?” kelimesini asla kullanamazsınız, filmin en vurucu sahnelerinden biri de benim için bank ve orada geçen diyaloglardır. İzledikten sonra çevrenize de önereceğinize eminim :)

22 Silver Linings Playbook (Umut Işığım)

Bu filmi sıfır beklentiyle, Google’a “akıl hastanesiyle ilgili filmler” yazmaya kadar giden ve film bulamadığım günlerde bulmuştum. Ben de Ağlatan Filmler listeme aldım. Güzel olduğunu kesinlikle düşünmüyordum hatta Romantik-Komedi türü ancak komedi olan sadece bir kaç sahnesi var. Benim film izleme tarzım biraz değişiktir. Senaryo benim istediğim şekilde başlasın da nasıl giderse gitsin mantığında bir insanım birazcık :) Dedim ki kendi kendime “Kız güzel adam yakışıklı akıl hastanesiyle de ilgiliymiş bir sürü de ödül almış izleyeyim gitsin sıkılırsam kapatırım.” Filmi açar açmaz film zaten insanı sarıyor ve filmde 5 dakika önce inandığınız şeye 5 dakika sonra inanmaz hale geliyorsunuz.

Ben karakterlerin beklenmedik şeyler yapanını da pek bir severim canım ya ağlamadım filmde ama “Cidden için için dram filmi kardeşim bu bazı neşeli sahneleri var diye komedi nasıl dersiniz?” diye sormak istiyorum ama soramıyorum :) Yani hayatımda ilk defa bir erkek karaktere acıdım, kendimi yerine koydum, içlendim dertlendim, hüzünlendim. Bradley Cooper hayattan nefret etmiş erkek rolünü mükemmel oynamış. Filmi spoiler vermeden anlatamayacağımı fark ettim şuan :) En iyisi siz de benim gibi açın bekleyin ne de olsa kapatamayacak sonuna kadar izleyeceksiniz iyi seyirler :)

21 More Than Blue (Hüzünden Öte)

Zaten Kore filmini görünce yapıştır hüznü! A Moment to Remember ve The Classic‘i izlenmeyenler için ek olarak tavsiye edeceğim filmler. Normalde Kore filmlerini sevmememe rağmen deli gibi ağladığım, izleyeli birkaç yıl olmasına rağmen hala hatırladığım, hatta bir ara ciğerimin yere düştüğünü sandığım bir film More Than Blue. Kendisini seven kişi tarafından öleceğinin öğrenilip sana söylenmemesi, senin başkasıyla olmana göz yumması nasıl duygular olabilir ki?

NOT: Peçetesiz izleme!!! Çokta ağlamayın kıyamam beee :)

20 Blue is the Warmest Colour (Mavi En Sıcak Renktir)

Yukarıdaki görselde de görüldüğü üzere eş cinsel aşk var filmde ancak ben filmin duygusuna bakarak yorumlayacağım, gerçekten çok fazla açık sahnesi var ileriye sardığım için boyutunu pek bilmiyorum ama aileyle falan izlenmez, ben filmde duygunun işleniş şekline bakarım. Karakterin doğallığına, yapayalnız kalışına, herkesin hayatına devam edişine ve yer yer beni ağlatmasına, duyguyu bana geçirip geçirmemesine benim de o yalnızlığı o çaresizliği o karakterin ağlayışındaki gerçekçiliğe, bunun benim damarlarıma kadar işleyip işlemediğine bakarım. Bunları yapmasının sebebi ne olursa olsun aşk aşktır. Bu filmi sevdim ve her daim ağladığım filmler listemde yer almaya devam edecek karakterlerin cinsiyetlerine pek takılmadım çünkü…

Not: “Kız kıza ilişki amaaan” kafasıyla izleyeceksen hiç izleme karşiiimm.

19 Before Midnight (Gece Yarısından Önce)

Serinin üçlemesinin sonuncusu olandır. Before SunriseBefore Sunset ve Midnight üçlüsünde karakterlerin resmen yaşlandığına tanık oluyorsunuz. Filmin ilk ikisini izlemediğin zaman çiftten pek etkilenmeme oranın %90 çünkü artık yıllar geçmiş ve yıllar neler almış götürmüş, aşk için nelere göğüs germiş tesadüf eseri karşılaşıp ne engelleri aşmış çiftimiz yorulmuş, zamanla tartışmalar baş göstermiş, iki tatlı çocukları olmuş ve dolu dizgin aşkla başlayan seride sonuncuya gelince aşklarında miktar olarak azalma baş göstermiş ve bazı gerçekleri gözlerinin önündeki perde kalkınca görebilmiş ve bu durumla da birbirlerini yıpratır hale gelmişlerdir. Aslında biraz “Yüzleşme” de denilebilir son filme. Bu üçlemeyi izlemeden nasıl durur ki insan? Ben sırf yıllarca bu seri için beklediklerinin hatırına yine izlerim :)  Ama bundan dolayı izlenecek bir film de değil, önceden izlemeyenin izledikten sonra “Nasıl izlememişim ki!” diyeceği türden. Ayrıca ağlatan filmler arasında da favorilerimdendir.

İnanılmaz gelebilir ancak son sahnelerde gün batımını izlerken Celine karakterinin “still there, still there, still there, gone” demesi hala kulaklarımda çınlıyor…

18 Two Lovers (İki Aşık)

Bu filmle de sürekli film izlediğim bir site aracılığıyla tanıştım bu senenin ilk aylarından birinde izledim gerçekten çok ama çok içimi burkan yerleri oldu. Ağlamadım fakat bilmiyorum işte tadı damağımda kaldı. Ben de o yüzden ağlatan filmler listeme aldım onu. Yine gerçek hayata çok yakınlığı sebebiyle yerlerine kendi hayatımdan insanları yerleştirerek izledim o nedenle ayrı bir sevdim. Mantık mı, yoksa aşk mı? bakalım hangisi daha ağır basacak; Aşkının peşinden giden tüm karakterler bir türlü birbiriyle orta yolda buluşamamaktadır. Hepsi ayrı ayrı acı çekerler bakalım sonunda neler olacak, aşık olduğumuz insanın karakteri ne olursa olsun peşinden gitmeli miyiz gidersek ne olabilir, ikilemler, sorular, sorunlar, hayatını şekillendirme çabası, tam “her şey bitti!” derken, “hayata küstüm” derken gelişen olaylar, siz olsanız ne yapardınız? İzleyin ve kendi cevabınızı kendiniz verin :)

17 Facing Windows (Karşı Pencere)

Yönetmeni Ferzan Özpetek ve Türk oyuncu Serra Yılmaz’ın da yer aldığı bir Romantik-Dram filmidir. Yıllar yıllar önce izlememe rağmen “Hangi filmlerde ağlamıştım ben?” diye düşünürken aklımda hala isminin bulunduğu ve bir kaç arkadaşıma önermem üzerine ağlatan filmler listeme ekleme gereksinimi bulunduğum, akışı biraz yavaş olan ancak içiniz karardığında, bazen gürültü patırtı çekemeyip odanıza kapandığınızda izleyebileceğiniz, tema olarak aşkın hiç bir koşula bağlı olmadığı işleniyor, biraz eski ancak güzel filmdir.

16 Adam

Adam, film başlar başlamaz mükemmel bir replikle giriş yapan, beni kendine direkt bağlayan, “Neden bu kadar gerçekçi olmak zorundasın böyle bitmemeliydi!” diye üzüldüğüm bir filmdir. Adam karakteri uzaya olan düşkünlüğü ve üstü zekası olan biridir ve binasına taşınan yeni komşusunun hayatına girmesiyle kendi içinde oluşturduğu kabuktan çıkacak ve bu gelişmeler Adam’ın hayatında ne gibi etkiler meydana getirecektir?

Sonu “Kesinlikle böyle bitmemeliydi” diye düşündüğüm bir filmdi çok etkilendim yer yer gözlerim doldu. Çünkü Adam’a aşırı sempati duydum :) ve gerçekten böyle olsun istemezdim. Filmin son kısımlarında güzel şeyler de olsun isterdim  ancak ne yazık ki senarist böyle uygun görmüş olsun, yine de gönlümü kazanmış ve ağlatan filmler listeme eklenmiş bir film olarak kaldı :)

15 Başka Dilde Aşk

Türk yapımı olan bu film, İncir Reçeli’nden önce beni ilk ağlatan filmler arasındadır. Afişinde de görüldüğü üzere “hiç konuşmadan anlaşabilir miyiz? ” işitme engelli bir insana aşık olursanız ne gibi sorunlar olur, bunları aşar mısınız ? gibi soruları cevaplatırken, kendinizi yerine koyduğunda “hak etmeyen onca insan aşkı boşu boşuna tüketirken bunlar neden bu acıları çekiyor!” diyorsunuz içinizden. :(

14 Bi Küçük Eylül Meselesi

İsminde “Bir” değil de “Bi” yazdığını görünce bile bir sempati uyandırmıştı benim için, yeterince ses getirdi ülkemizde ancak bilmeyenler olabilir diye yazıyorum :) Ben bu filmi sinemada izlemiştim çıktığımda arkadaşlar peçete yetiştiremiyordu baya bir süre kendime gelemedim, belki de bu şekilde bir duyarlılığım olduğundandır, ama film ilk başladığında “n’oluyo ya, ne kadar sıradan film bu mu dram şimdi!” derken filmin yarısından sonuna kadar hiç bir şey anlamıyorsunuz, o açıdan çok güzel klasik Türk filmleriyle kesinlikle ilgisi yok sonunda bile anlamayabiliyorsunuz, “ayy ne romantiiik” diyip izleyeceğiniz bir film değil. Anladığınız anda beyninizden vurulmuşa dönüp, gözyaşlarınızı tutamayacağınız türden. O yüzden ağlatan filmler arasında yerini aldı yaani!

Film çıkışında romantik anlamda izlediğim en güzel Türk filmi olduğunu senaryonun aktarılış stili, en sevdiğim direk anlatılmayan tarzda olduğu için Türk sinemasına göre beklenmedik bir performans bu filmin yapımı, daha bir çok övgüyü hak eder ancak beklentiyi yine de yükseltmemeyim izleyin görün :)

13 Kader

Bir Zeki Demirkurbuz filmi olan Masumiyet’in başlangıç filmidir. “Herkesin şu hayatta inandığı bir şey vardır şu hayatta benimki de sensin” repliğiyle akıllara kazınan, yerine göre ağlatmasa da ooff off! diye iç çektiren, sigarayı hiç söndürmeden diğerini yakarak bitirebileceğiniz derece içinde realizm barındıran, gözünü kapatmış bir türlü vazgeçemeyen iki aşığın hikayesi anlatılır. Fakat önemli olan bu aşıkların kime aşık olduklarıdır.

Vildan Atasever’in canlandırdığı karakter ve sonrasında gelişen olaylar, aslında acımasız olan kendileri değil de hayat olmasın? sorusunu akla getirmiyor değil tabi, genellikle erkeklerin daha beğendiği, içinde bolca argo ve küfür bulunan ancak ödüllü çok sevdiğim, çok içlendiğim, çok yaralayan bir film bee! İnsanı tribe sokar harbiden demedi demeyin :)

12 I Origins

Bu filmi kolay kolay herkesle paylaşmazdım ancak sitemizin takipçilerine ödül niteliğinde olsun madem diye paylaştım. Çünkü o benim için gizli ağlatan filmler listesinin üyesi! Filmi açıp izlemeye başladığınız anda zaten sizi direkt kendine bağlıyor. Her anlamda çok farklı bi’ film. İnsanların göz yapılarını inceliyor, bunun üzerinden Bilim-Kurgu türüne de girebilir. Ancak cidden içimi paramparça eden öyle bir sahnesi var ki filmi anlatamıyorum bile hangi kelimeyi kullansam eksik kalır, bence bu değerli hazineyi sizinle paylaşmışken hiç düşünmeden izleyin. Duygulanın, düşünün, ağlayın bu filmde aradığınız her şey var…

11 Wicker Park

İzleyeli kaç yıl olduğunu unuttum ama filmin ismini hala unutmadım o kadar etkileyici bi’ filmdi ki Wicker Park! Kış mevsiminde geçen filmin ismini mahallenin adından alan Alex (Rose Byrne) karakterine bolca küfür edeceğiniz “ayy inanmıyorum ya!” diyeceğiniz, afişine bakıp da dikkat çekmediğine bakmayın cidden “Nasıl izlememişim!” diye kendinize kızacağınız,oyunculuk anlamında da gayet beğendiğim bi’ filmdir kendisi.

10 Love, Rosie

İzledikten sonra yaptığım ilk yorum “Allah’ım bir film bu kadar güzel olamaz ya, inanamıyorum” olan bi’ filmdir. Ağlatan filmler listesinin alt kısımlarında kaldığına bakmayın. Aslında ismi aklıma gelmedi biraz hafızam kötü ondan :) Ama kendini asla unutmadım, en kısa sürede 2. kez izleyeceğim. Arkadaşlık ve aşk karışımı, kimisine göre klasik bir hikayesi olsa da konuyu okuyup aldanmayın :)

9 Water for Elephant

Water for Elephant filminin ana teması, imkansız aşkın tasviridir. Kişinin yerine kendinizi koyduğunuz an, aşkın o kadar da masum olmayabileceğini gördüğünüz, eski yıllarda geçen bir filmdir. Sirk çevresinde oluşan zorlu yaşamlarına rağmen aşkın bazen engel tanımadığına şahit olup hayvanların haline ağlamıştım ben :) Yine de kadının yerine kendimi koyduğumda “hak etti şrfsz!” diyebileceğim bir durum oluştu, siz ne dersiniz bilemem artık :)

8 My Blueberry Nights

Bu filmle ilgili zaten oyunculara baktığım anda, biricik sevgilim Jude Law’ı görünce direkt açıp izledim. Çünkü Holiday, Closer vb. gibi filmlerden sonra bir tez geliştirdim. Bu adam benim sevdiğim tarzda filmlerde oynuyor ve ben bu adamın her filmini izlemeliyim, ayrıca hayranıyım da zaten, ikinci olarak bu tezi Natalie Portman için de söyleyebiliriz. Çocuk yaşlarda Leon gibi mükemmel bi’ filmde oynamış, sonrasında Black Swan, Thor hepsi bilindik ve izlenmeden ölünmemesi gerekenlerden bence. İyi bir film için bu iki oyuncunun becerileri yeter de artar. Onun için tam bir ağlatan filmler kategorisinde bence!

7 A Walk to Remember

Biraz eski bir film olmasına ve çok önceden izlediğim için ismini bir türlü hatırlayamamış olmamdan ötürü listenin sonlarına kalan bir film. Bu filmi bana sanırım sınıf arkadaşlarımdan biri önermişti, yine bir gün deli divane gibi Romantik-Dram türünde bir film arıyordum ve arkadaşım bana bunu söyledi kendi kendime dedim ki “Yani bir erkek romantik bir filme güzel diyorsa o film gerçekten güzeldir.” ki gerçekten de öyle oldu film izlerken hiç bitmesini istememiştim :)

6 Blue Valentine

Bu filmle ilgili ilk söyleyeceğim şey sonuyla ilgili beklentiye girmemeniz gerektiğidir. Çünkü bir yere bağlanmayangillerden bu :) Vallahi izlerken kıza nasıl kızdım “Vay Allah’ın salağı mis gibi adama neler yaptı!” diye ama daha sonra kadının yerine kendimi koyunca bir yandan da hak verdim olan bitene. 11 yıl çalışılmış sırf şu emek için bile izlenir, aşırı realistlikten kusacağınız, “evlilik aşkı öldürür mü?” sorularına kendilerince cevap vermiş, monotonlaşan hayatlarıyla birbirinden zamanla uzaklaşmış bir çiftin dramı anlatılmaktadır. İnsanı evlilikten soğutur :)

5 The Lucky One

Tesadüflerin kader tarafından olduğunu savunan bir film, daha hiç görmeden birbirlerini uzaktan çeken bir etkiyle o fotoğrafın sihirli kuvveti sayesinde 3 kere ölümden dönüp daha sonra fotoğraftaki kızın peşine düşen ve sonrasında gelişen olayları anlatan acıklı bir aşk hikayesi. Ancak burada acıklı kısmı daha çok aşk değil de dostluk, ölüm-kalım arasında yaşayacak, kimi yerlerde göz yaşlarınızı tutamayacaksınız. Tabii ki bu sizin duygusal yoğunluğunuza da bağlı :)

4 The Reader

Çok bilindik olmasına rağmen hala izlememiş olanlar adına yine de yazmak istediğim ve en beğendiğim oyunculardan biri olan Kate Winslet‘ın da oynadığı eski zamanlarda geçmiş, belki de aşk anlayışınıza göre “ee aşk bunun neresinde?” diyebileceğiniz bir film. Zira bazı arkadaşlarımdan bu tarz yorumlar duymuştum, ancak her insan her filmi anlayamayabiliyor. Aile yada arkadaş grubuyla izlenilecek bi film değil, bir çok açık sahnesi var, aşkın sınır tanımadığını bazen insan yaşarken bile bunu anlayamadan, üzerinden zaman geçtikten sonra anladığı vurgulanan, haksızlığa uğramalı sahnelerde insanın içini cızz! ettiren ödüllü bi filmimizdir bu da :) Pek tabii ki bu yüzden ağlatan filmler listesindeki yerini almış oldu.

3 The Theory of Everything (Her Şeyin Teorisi)

Ünlü fizikçi Stephen Hawking‘in hayatının anlatığı, yaşadığı zorlukları, Jane ile ilişkisi çalkantılı dönemleri bu zorluklara rağmen güçlü durmaya çalışması, bilim hakkında, genel kültür anlamında da insana çok faydalı olan bir film. Deha filmlerine ilgimden ötürü ortaya çıkmış çok da beğendiğim yine eski dönemleri anlatan bir dram filmidir. Eğer “İyi bir Romantik-Dram-Biyografi izleyeyim” diyorsanız; İlk olarak bunu önerebilirim. Eğer hala izlemediyseniz.

2 Love me If You Dare

Yani o kadar her yerde paylaşılmasına rağmen hala P.S I Love You, Notebook, Eternal Sunshine of The Spotless Mind, Leon, Amelie ve bu filmi izlememiş insan varsa ağlatan filmler listesinin başına dönmeden evvel bu saydığım filmleri izlesin sonra da listeyi aşağıya doğru takip etsin. Sonu bu kadar güzel biten bir film olmadı olamaz arkadaşlar! Hala hatırlıyorum, dramdan ölüyordu ya film :) İzlemeden önce çok övgü aldığı için hep beklentiyi yüksek tuttum başlangıçtaki vasat ilerleyiş, dorukta bıraktı. Dediğim gibi bu filmleri bilmeyen insan kalmadı pek aramızda ama yinede senin seçimin :)

1 Frida

BiyografiDramRomantik dediğimizde akla ilk gelen filmden sonra ikinci olarak da Frida geldi. Sırasının güzelliğiyle zerre alakası yoktur, zira bu filmde bazı yerlerde o kadar üzülüyordum ki, filmi dondurup biraz nefes alıp sonra devam ediyordum. O adamı benim elime versinler 1 kaşık suda boğarım hala sinirliyim bak! neyse :D Aşk, “Bir insandan başta nefret ederken ona sonradan bir şeyler hissettikten sonra iğrenç huylarını göz ardı etmek midir? Her şeyi görmedim, duymadım, bilmiyorum mu demektir?” bu sizin yorumunuz zira ben Frida adına çok üzgünüm. Şu anda mükemmel sanatçı Frida’nın zevk düşkünü, ahlaksız hocasıyla olan aşkı anlatılıyor. Ah Frida sen daha iyilerine layıktın da işte o kaşlarınla bıyıklarını almazsan tabi öyle olur :) Şaka bir yana izleyin işte ya gerçek bir hayat anlatılıyor burada adamlar çekmiş en iyi kadın oyuncu ödülünü kapmış kadın dahası mı var?

Ağlatan filmler listemiz böylelikle tamamlandı. “Aaa şu film neden yok?” diye içinden geçiriyorsan, yorum yapmayı unutma!

beğeni satın al
Exit mobile version