Gönlümüzün Sultanı Julia Roberts’ın Oynadığı 20 Film

Ya ilk sıraya bu filmi yazmazsam kendimi asla affetmezdim. Richard Gere ve Julia Roberts’ın mükemmel uyumuna tanıklık ettiğimiz, şahane ötesi yapım. O zamanlar aşkları hep böyle bilirdik işte. Döneminin en çok bilinen romantik komedi filmi olma özelliğine sahip.

Konusu ise: Son derece varlıklı bir iş adamı olan Edward gösterişli olmasına rağmen sahte şeylerle örülü hayatından sıkılmıştır. Kendisini sokaklara attığı bir sırada Vivian isimli çekici bir hayat kadınına rastlar ve o geceyi birlikte geçirirler. Bu sırada ilginç bir karar alırlar. Bir hafta boyunca birlikte olup sevgili gibi yaşayacaklar, bir haftanın ardından da yollarını ayıracaklardır.

Julia Roberts her role yakıştığı gibi, yanında kim varsa da onunla çok güzel bir uyum yakalıyor. Bunu bu filmde Hugh Grant ile başrolleri paylaştığını görünce anlamıştık. Yine bir romantik komedi ile karşınızdayız ancak bu film, ‘Dört Nikah Bir Cenaze – Four Weddings and A Funreal’ filmini yaratanlar tarafından çekildi dolayısıyla es geçmemeniz gerek. William Thacker Batı Londra’nın değişik bir yöresi olan Notting Hill’de yaşamaktadır. Bir gün dünyaca ünlü film yıldızı Anna Scott’un dükkanına gelmesi ile William’ın yaşamının akışı değişir. Birbirini takip eden komik olaylar sonunda Anna ile William birlikte olmaya başlarlar.

Steven Soderberg’in yönetmenliğini üstlendiği yapım aslında bir biyografi. Erin Brockovich, insana insan gibi davranılmasının en doğrusu olacağını düşünen bir halk kahramanıdır. Kendini dünya üzerinde haksızlığa uğrayan insanların haklarını aramaya ve onlara yardım etmeye adamıştır. Julia Roberts’ın filmografisinin Oscar‘lı performansı olan yapım, hukuk eğitimi almamış olmasına rağmen, insan sağlığını tehdit eden çok önemli davalarda haklının kazanmasını sağlayan sıradan ama mücadeleci bir kadının öyküsünü anlatıyor. Gerçekten performansını ağzınız açık izleyeceksiniz.

Kendinizden de bir şeyler bulabileceğiniz bir film arıyorsanız, bu samimi ötesi filmi mutlaka izlersiniz. Belki genç yaşlarınızda siz de aynısını yapmış olabilirsiniz. Eğer 28’lerinde hala kimse ile evlenmemişlerse, birbirleriyle evleneceklerine söz veren iyi arkadaşlar. Julianne 28’ine yaklaşmaya başlayınca, şimdi Chicago’da spor yazarı olan Michael’i araması gerektiğini ve anlaşmalarının sona erdiğini söylemesi gerektiğini düşünürken, Michael Julianne’ı arayarak dört gün sonra evleneceğini haber verir. Sonrasında gelsin olaylar.

Kötü olmak bir insana ancak bu kadar yakışabilir. Pamuk Prenses’in kötü cadısını canlandıran Julia Roberts harikalar yaratmış. Bu bildiğiniz Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalından biraz farklı, biraz çılgın, biraz masalın söylenmemiş tarafını anlatan bir uyarlama. O yüzden herkesin seveceğini düşünüyoruz. Yönetmen Tarsem Singh’ın son işi olan yapım, kötü niyetli bir cadının (Julia Roberts), güzeller güzeli Pamuk Prensesi (Lily Collins) sürgüne gönderip, krallığın başına geçmesini bol mizahi bir dille anlatıyor.

Dünya tatlısı bir yapımla daha birlikteyiz. Bayıla bayıla izlediğim ilk filmlerden olabilir bu. Julia yine başrolünü Richard Gere ile paylaştığı bir yapımda. Maggie’nin ilişki kurmak ve yürütmek konusunda hiçbir sıkıntısı yoktur. Erkeklerle kolayca iletişim kurar, onları tavlar, onlarla nişanlanır. Ancak Maggie’nin oldukça garip bir alışkanlığı vardır. Maggie, tamamlamak üzere kalkışılan tüm evlilikleri yarıda kesip bırakmıştır. Böyle bir alışkanlığı olan bir müzmin gelini yakalayan haberci Ike Graham, bu magazin haberi konunun üzerine gider.

Oscar ödüllü Nicole Kidman, Julia Roberts ve Oscar adayı, BAFTA ödüllü Chiwetel Ejiofor’un başrollerinde yer aldığı Secret In Their Eyes/Gizemli Gerçek filminin yönetmenliğini ve senaristliğini ise Billy Ray üstleniyor. Bölge Savcılığı dedektifi Jess Cobb, FBI dedektifi Ray Kasten ve Bölge Savcısı Yardımcısı Claire Sloan kendi alanlarının yükselen isimleridir ve tümü 11 Eylül saldırıları sonrası Los Angeles merkezli terörle mücadele timine seçilmişlerdir. Ray ve Jess bir cinayeti araştırmakla görevlendirilirler ve olay mahalline gittiklerinde akıl almaz bir manzara ile karşılaşırlar: Maktul, Jess’in kızı Caroline’dır!

Kocasının bütün isteklerini kusursuz bir şekilde yerine getiren güzel ve mükemmel bir ev hanımı Laura ile yakışıklı, başarılı ve baştan çıkarıcı şekilde ince düşünceli Martin. Dışarıdan bakıldığında kusursuz bir evliliğe sahip olduğu düşünülen bu çiftin kapalı kapılar ardındaki yaşantılarının bambaşka oluşunu hayretle izliyor olacaksınız. Filmin başrollerinde Julia Roberts, Elizabeth Lawrence, Nancy Fish, Patrick Bergin, Bonnie Johnson var.

Film, Garry Marshall’ın önceki 2 filmi Sevgililer Günü ve Yılbaşı Gecesi gibi özel bir günde kesişen yollar konseptini ele alıyor. Filmin başrollerinde Jennifer Aniston, Julia Roberts, Kate Hudson, Timothy Olyphant, Britt Robertson var. Anneler Günü yaklaşırken birbirinde farklı kişiler ve kuşaklar, kendi hayatlarıyla ilgili değişik süreçlerden geçmektedir. Kısa süre önce boşanmış 2 çocuk annesi Sandy , Bradley 16 yaşındaki kızına hem babalık hem de annelik yapmanın zorluklarıyla karşılaşırken, ünlü bir yazar olan Miranda tüm başarısına rağmen kızı Kristin’i daha bebekken evlatlık vermek zorunda kaldığı gerçeğiyle yaşamaktadır. Kristin ise evlilik arifesinde annesini bulmaya karar verir. Ailesiyle arası çok iyi olmayan Jessie ise bunu düzeltmesi gerektiğini yavaş yavaş kabul etmeye başlar. Bütün bu hayatlar Anneler Günü’nde bir şekilde birbirine bağlanacaktır.

Julia’mız bu kez başrolü Mel Gibson ile paylaşıyor. Filmin yönetmeni ise Mel Gibson ile daha önce Lethal Weapon serisinde de birlikte çalışmış olan Richard Donner. Jerry Fletcher, mesleğini New York’ta icra eden bir taksi şöförüdür. Bunun yanısıra Jerry’nin tuhaf bir uğraşı vardır: İnternette gezinirken edindiği bilgilerle, tamamen kendi yazdığı komplo teorilerini birilerine anlatmak. Adalet Bakanlığı’nda çalışan Alice ile tanıştıktan sonra başına geleceklerden haberi olmayan Jerry, kendisini açıklanması zor bir oyunun içerisinde bulur. Hem gerilimi hem de romantizmi tadacaksınız.

Film 65. Altın Küre Ödülleri’ne beş dalda aday gösterilmiştir öncelikle bu bilgiyi sizinle bir paylaşalım. Film politik zeka vurguları ile gerçek bir hayat öyküsünden alınmıştır. Charlie Wilson Teksaslı bir kongre üyesidir. Afganistan’da Sovyet işgali esnasında komünizm karşıtı direnç gösteren mücahitlere silah ve maddi destek temin eder. Onun sevgilisi olan Joanne Herring ise sayılı zenginlerdendir. Aynı zamanda da antikomünisttir. Birlikte yaptıkları bu silah temini işi ile Sovyet işgalini bitirmişlerdir.

Tom Hanks‘in 1996 tarihli “That Thing You Do!”dan sonraki ikinci uzun metrajı Larry Crowne, Hanks’i Julia Roberts ile bir araya getiriyor.  İşsiz kalınca ev kredisini ödemekte zorlanan ve boş günlerinde ne yapacağını bilemeyen Larry, yeni bir başlangıç için yerel üniversiteye gitmeye başlar. Doğu Vadisi Halk Üniversitesi’nde Larry, genç öğrencilerden oluşan renkli bir gruba katılılır ancak hitabet hocası Mercedes Tainot’a (Roberts) aşık olur. Dünyanın en samimi ve zamanın nasıl geçtiğinin anlaşılmadığı filmlerinden.

Julia Roberts’a hayran, Brad Pitt‘e aşk olduğumuz yapım. Suçla içiçe yaşayan Jerry, lanetli olduğuna inanılan ‘Meksikalı’ adlı antika bir silahı sınırın öte tarafından Amerika’ya getirmek zorundadır. Tam da bu sırada onu yasadışı işler çevirmekten vazgeçirmeye çalışan kız arkadaşı ise, eşcinsel bir suikastçı tarafından rehin alınır.

Yazarlık hedefi olan genç bir gazeteci olan Dan, bir gün tesadüf eseri, bir kaza sonucunda Amerikalı Alice ile tanışır. İşte Dan, şimdi ilham perisine kavuştuğunu düşünmektedir. Alice’in hayatından yola çıkarak yazdığı kitap baskıya hazırlanırken, kapak fotoğrafı için gittiği fotoğrafçının Anna’ya aşık olması ve aralarında filizlenen ilişki, işleri biraz karıştırır. Zira yeni boşanmış olan Anna, Dan’in ilgisini karşılıksız bırakır ve Dan sayesinde tanıştığı doktor Larry ile evlenir. Çarpık ilişkileri sonuna kadar örseleyen bir yapım. Başroller sağlam olunca ve konu enteresan olunca daha da iti olmuş tabi.

Filmde; Los Angeles’ta, Sevgililer Günü’nde on farklı hikâyenin birbirleriyle kesişmesi anlatılıyor. Başrollerde efsanevi isimler yer alıyor; Anne Hathaway, Jessica Alba, Ashton Kutcher, Taylor Lautner, Bradley Cooper. Bence sırf oyunculuklar için bile bu film açılıp izlenir. Hem şurada Sevgililer Günü’ne ne kaldı değil mi?

“Hook”, Dustin Hoffman’ın tipsiz kanca karakterine bir hayli ruhunu katarak performans gösterdiği bir Peter Pan filmi. Yönetmenliğini sinemanın “uslu çocuğu” Steven Spielberg‘in gerçekleştirdiği 1991 tarihli “The Hook”, Kanca, Julia Roberts, Gwyneth Paltrow gibi kalbur-üstü starlarla ayrı bir anlam kazanıyor. Hikayeyi hepimiz biliyoruz ama baştan izlemek de fayda var.

Bir gece yarısı Danny ve özenle seçilmiş 11 adamı, Terry Benedict’in Los Angeles’da sahip olduğu üç kumarhaneden 150 milyon USD çalacaklardır. Danny’nin eski karısı Tess ile çıkmaya başlayan Terry, kuşkusuz daha fazlasını da hak etmiştir. Danny istediği parayı ele geçirmek için hem hayatını hem de Tess ile yeniden barışma şansını riske atmaktadır. Julia Roberts’ı yine efsanevi bir kadronun arasında buluyoruz.

Sizce de kendisine en çok romantik ve dram filmleri yakışmıyor mu? Tek başına göz kamaştırdığı bir yapım daha. 1953 yılında, ABD’deyiz. Genç ve idealist sanat tarihi hocası Katherine Watson, akademik şöhretiyle anılan kız koleji Wellesley’e adım attığında, buradan mezun olan öğrenciler için başarının ne kadar iyi bir evlilik yaptıklarıyla ölçüldüğünden bihaberdir. Onlara farklı hayatlar olabileceğini gösterirken, okul yönetimiyle karşı karşıya kalır.

Filmin başrollerinde George Clooney ile Julia Roberts yer alıyor. Gerçek zamanlı bu gerilim filminde, George Clooney ve Julia Roberts finans televizyonu sunucusu Lee Gates ve yapımcısı Patty Fenn’i canlandırıyorlar. Son zamanların filmi olduğu için daha sıcak bakarsınız diye düşünüyorum. Filmin yönetmenliğini Jodie Foster yapıyor.

Veee.. Tadaaaa.. Ömürlük ve izle izle ders çıkar filmi bu işte. Mutlaka ama mutlaka seyredilmesi gereken filmler arasında. Hayatınızın çıkmazında iseniz yapılacak şey basit Önce bu filmi izleyin. Elizabeth Gilbert’in filmle aynı ismi taşıyan ve kendi hayat deneyiminden yola çıkarak yazdığı ses getirici kitaptan beyazperdeye uyarlanan filmde, acılı bir boşanmanın ardından kendini bulma ümidiyle İtalya, Hindistan ve Bali’yi kapsayan uzun bir gezi turuna çıkan Elizabeth’in hikayesini anlatılıyor.