Yedinci Hayat Film İncelemesi

Başrolünde, yedi kadına hayat veren Noomi Rapace’in yer aldığı Yedinci Hayat (What Happened to Monday) filmini sizler için inceledik.

Yedinci Hayat Filminin Konusu

Önce biraz filmin perde arkasını konuşalım. Yönetmen koltuğunda, Hansel ve Gratel filminden aşina olduğumuz Tommy Wirkola oturuyor. Yedinci Hayat’ın hakları ise Netflix’te. Aslında filmin konusuna göz atınca bu bilgiye hiç şaşırmıyorsunuz çünkü son zamanlarda hayatımızda geniş yer tutan platformun distopik, bilimkurgu filmleri artık sıkmaya başladı. Çeşitli doğaüstü felaketlerin vuku bulması, ardından birtakım gözü kara insanların kimi zaman zekasıyla, kimi zaman da içgüdüleriyle düzeni alt edip insanlığı kurtarması hikayesinin, olabilecek tüm varyasyonlarını izledikten sonra film bizi şaşırtmıyor.Yedinci Gün’ün konusundan bahsedelim. Hızla artan popülasyon sonucu kaynakların yetersiz gelmesiyle, yöneticiler tarafından tek çocuk yasası yürürlüğe giriyor. Bu yasayla, birden fazla çocuğu olan ailelerden çocukları alınıp uyutuluyor. Kızı doğumda ölen bir babanın yediz torunlarının dünyaya gelmesiyle de film başlıyor, çünkü torunlarını devlete vermeye niyetli değil. Şefkatli dede, torunlarına haftanın yedi gününün isimlerini veriyor ve çocuklar yalnızca kendi adlarını taşıyan günlerde dışarı çıkarak tek bir kimliği taşıyorlar.

Yedinci Hayat Filmi Biraz Vasat Geldi Bize

Bahsi geçen konu, sağlam bir kadro ve iyi parlatılmış aksiyon sahneleriyle bize keyifli bir bilim kurgu şöleni yaşatabilecekken, hiçbir potansiyelini kullanamayan bir hayal kırıklığı olarak kalıyor. Yedinci Gün’ün ilgi çekici senaryosuna rağmen vasat bir film olmasının pek çok nedeni var. Birincisi, aksiyon, bilim kurgu ve drama janrları arasında savrularak kendine ait bir ton bulamaması. İkincisi ise kötü kurgulanmış aksiyon sahneleri. Filmde çok fazla sayıda dövüş sahnesi var ancak bunların hemen hemen hiçbiri seyir zevkini arttıran kalitede değil.Başrol oyuncusu Noomi Rapace’in performansı ise çok kötü olmamakla beraber kimi zaman donuk kalıyor. Tüm bu olumsuzluklar senaryodaki boşluklarla birleşince iyi bir film olmasını engelliyor. Filmde iyi olarak bahsedebileceğimiz tek şey Willem Dafoe’yu beyaz perdede görmek olabilir.

Toparlamak gerekirse Yedinci Gün, tam olarak vakit öldürmek için izlenilebilecek bir film. Dövüş sahneleri internetten açılıp tekrar tekrar izlenilecek, üzerine günlerce konuşulacak ve sonuna dair teoriler üretilebilecek nitelikte bir film kesinlikle değil. Böylece film, “kötü işlenen iyi hikaye” kervanına katılmaktan kurtulamıyor.